27 Ağustos 2007 Pazartesi

HİÇ HAYALLERİNİZDEN SIFIR ALDINIZ MI ?

Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk.. "Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal"dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar daalman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi:"Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yenidenyazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm." Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin.Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!." Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına.. "Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.. "Ben de hayallerimi.."..... O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı. Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen,geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken,hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın..

HAYALLERİNİZDEN ASLA VAZGEÇMEMENİZ DİLEĞİYLE!!

‘’Hikmetleri kelimelerin kalplerine indiren Rabbim’e hamd olsun!’’


Kitabın adı:İSİMLE ATEŞ ARASINDA
Kitabın yazarı:NAZAN BEKİROĞLU

‘’Hikmetleri kelimelerin kalplerine indiren Rabbim’e hamd olsun!’’

Böyle başlıyordu kitabın ilk cümlesi..okumadan geçmek mümkün değildi tabiî ki.İsimlerin varlıklardan önce yaratıldığını söylüyordu.Allah’ın Adem’e ilk önce isimleri öğrettiğini ve sonra hayatları yarattığını söylüyordu.Bu yüzden Adem(a.s) meleklerden üstün kılınmıştı.İsim hayattan evveldi.İsim sebepti bu yüzden..

Her padişah bir isimdi.Mehmet,Selim, Süleyman..Fakat kendi hayatını taşımayıp başına bir sayı sıfatı koyulduğunda yitirmişti kendine özgü padişahlığını.Her biri aynı değildi muhakkak..Bir değil çok hayat yaşadığında ve hayat bir isme sığmadığında kendine koyulan bir diğer isim koyulurdu.Onu diğerlerinden ayıran isim;

Fatih Sultan Mehmed..
Kanuni Sultan Süleyman..

Varlık isimdi. Yokluk? ölüm.O da isimsizlik demekti…

'KAZANMAN YADA KAYBETMEN DEĞİL,NE ÖĞRENDİĞİN ÖNEMLİ..'

KİTABIN ADI:7.VİTES
KİTABIN YAZARI:MELİH ARAT

Viyana da bir pamuk ihracatçı olan bir şirkette stajyer olarak çalışmaya başlayan Peter Drucker’ın nasıl sıra dışı yaşadığını dikkatle okudum.Sayın Melih Arat’ın da özenle bahsettiği Bay Drucker’ın birkaç sıra dışı önemli ipuçlarını sizinlede paylaşmak istedim.

· Mükemmele ulaşmak için bir kez daha dene kaç yaşında olursa ol!
· İnsanların değil, Allahın dikkatini çekecek kadar mükemmel bir iş yap!
· İnsan diğer insanların beklenti sınırlarında değil,Allah için çabalamalı..
· Her konuda bilgi sahibi ol..
· Yaptıklarının ve yapamadıklarının farkında ol..
· Yapman gerekeni bil..
· Kararlarını ve sonuçlarını karşılaştır..
· Öldükten sonra neyle hatırlanmak istiyorsan öyle davran..

Sıradan bir hayat yerine sıra dışı yaşamanız dileğiyle…
ESRA BURGE

17 Ağustos 2007 Cuma

'hayal edilen bir taç sahibi olmak değil,kral olmaktır.'

kitabın adı:MARKA OLMAK İSTİYORUM
kitabın yazarı:DAN HERMAN

Müşterileriniz, başkalarıyla mukayese edilemeyecek, yerini kimsenin dolduramayacağı bir çizgiyi yakaladığınıza inanırlarsa ve rakipleriniz Sizi taklit edememeye başladığında her koşulda özel bir tekel oluşturursunuz. Bir marka, kaliteyi, hatta bir ideolojiyi, ayırıcı bir kültürü hayattaki ihtirası, hür bir ruhu anımsatır. Yazar markaya bakışını böyle açıklamış. Fakat asıl iddiayı Saatchi&saatchi reklâmcılık firmasının dünya CEO’su ve ‘Lovemarks’ın yaratıcısı Kevın Roberts ortaya atmış.
Roberts yöneticilik yapmaya başladığı zaman hem çalışanlarını hem de müşterilerini memnun edecek yeni vizyon ortaya koydu.’Lovemarks’adlı bir kavram oluşturdu.Bu yaklaşımının iki avantajı vardı.birincisi reklam veren için büyük bir vaatti.onlara markalarının tüketiciler tarafından sevmesini sağlayacaklarını iddia ediyorlar.Sadece ‘tercih etmek’ veya ‘arzulamak’ değil; ‘sevmek’..Bunu kim istemez ki?İkincisi ise, konseptin hatırlanması kolay bir basitliğe sahip olacak olması..
Onun ortaya attığı münakaşanın temelini oluşturan düşünceye göre, ‘en iyisi firmanızın hem sevilmesi hem de sayılmasıdır. Roberts’ın modelinde bu, birbirinden bağımsız ama yolları kesişen iki bıçaktır.Saygı sevgiyi etkilememektedir ve sevginin de saygı üzerinde bir etkisi yoktur.Hem sevilen hem de sayılan markalar olmalıdır.Bunlar süper marka tipleri olan ve tükericiler tarafından kendilerine sadakat duyulan Google, Apple, Coca-cola, Nike ve Starbucks gibileridir.

Yazara göre 10 adımda karşı konulmaz markalaşmaya doğru gidiş formullerinden bahsetmek istiyorum.
1.Pazarlama senaryosu: Pazarlama senaryonuz bir fındıkkabuğu içine girebilmelidir.
2.Ne tür bir markayı geliştirmek üzeresiniz karar vermelisiniz.
3.Hedef müşteri kitleniz, onlara sunmaya hazırladığınız ürünü kabullenmeye hazır mı?
4.Hedef müşteri kitlenizin motivasyonunu yolun en başında anlamalısınız.
5.Marka vaadinin tanımlanması gerekir.
6.Olası vaadleri ortaya koymalısınız.
7.Markanın stratejisini seçmelisinz.
8.Ümit edilen psikolojik değişikliğe ulaşabilmek için ne gibi bir zihin değişikliğine gerek var?
9.Müşterileriniz ne kadar ilgilidir?
10.Müşterinizin inançları haline gelebilmek için nasıl davranılmalıdır?

Yazar Dan Herman’a göre Bir marka kendi standartını kendi geliştirir. Onun bir liderlik vasfı vardır.İyi markaların gerisinde yaratıcıların ortaya attığı efsaneler, esrarengiz üretim yöntemleri, gizli formuller yatar.iyi bir marka kendine karşı her zaman çok ciddi davranır.lüks bir marka asla demokratik yönetilmez.Ancak dikta benzeri yöntemlerle, otoriter ve dahi yaratıcılarlai şirket içinde ve dışında ürün için güçlü tutkular gösterebilen, en basit detayda bile ukalalık edebilen ilhamlı liderlerle yönetilir.

‘’Hayal edilen, bir taç sahibi olmak değil,
kral olmaktır.’’