18 Eylül 2007 Salı

Ellerimiz var bizim!!!

kitabın adı:POSTA KUTUSUNDAKİ MIZIKA
kitabın yazarı:ALİ URAL

Çağırırken yüzünü, kovarken sırtını, iki yana salladığında ayrıldığını gösteren, ‘dur!’ derken dik, ‘geç bunları!’ derken eğik duran, açıldığında isteyen ve veren, yumulduğunda öfkelenen ve vuran, üst üste geldiğinde Allah’ı, iç içe geldiğinde kulları öven, kışın sobaların, yazın denizlerin tercümanlığını yapan,kura çekerken titreyen, bıçak çekerken titreten, makasçılarla trenlerin, terzilerle kadınların yolunu değiştiren, şekillere giren ve şekiller veren, şifreyi kurcalarken rakamları, buket yaparken çiçekleri, cinayet işlerken mermileri okşayan ,söndüren ve yakan,çözen ve dolaştıran ,çizen ve silen,kazan ve gömen,kuran ve yıkan,gölgesi çocuklara tavşan, büyüklere kurt masalı anlatan,kutsal kitabın üstünde sıcak,taşın altında soğuk ellerimiz var bizim..

Ellerimiz var,çünkü ellerimiz falcıların elinde okunmak için değil,amalar gibi okumak,ahrazlar gibi konuşmak için var.Ellerimiz bir yüzü tarif etmek için dokunuyor, ellerimiz bir sözü tarif etmek için oynuyor.

Şimdi ben bu elleri ne yapayım?Bulunmasalar saklardım tavan aralarında.Eğer yeryüzündeki bütün elleri bir masanın üzerine koysalar,elini bulabilirdim onların içinden..

Kararma yağmayacaksan,kürek çekme mahkumu olmayacaksan,Sorma, tahammülün yoksa cevaba.Saati kurma durduracaksan!!

11 Eylül 2007 Salı

‘Boş ellerle doğmak,ölmek boş ellerle..Yaşamı tüm doluluğu ile gözledim boş ellerle..Marlo Morgan

Kitabın adı: BİR ÇİFT YÜREK
Kitabın yazarı: MARLO MORGAN

Bu kitabı defalarca okumayı erteledim.Düzenlediğim kitap listesinde bile hep en sona attım.Çok sıkıcı olacağını tahmin ettim.Sonunda okumaya karar verdim.Yaşanmış bir hikayeydi anlatılan.Hikaye Kansas City’de başlıyor.Koruyucu hekim olarak çalışan 50 yaşlarında Amerikalı bir kadının bir gün aldığı teklifle hayatı tamamıyla değişir.Hekim arkadaşının Tavsiyesiyle Avustralya ya çalışmaya gider.Orda Avustralya yerlileri ile çok başarılı işler yaptığı için bir gün ödül törenine davet edilir fakat bu davet sandığı davetlerden çok farklı olur.Avustralya yerlileri olan Aborijinlerin yaşamlarının tam ortasına gelir..Fakat bu hayat normal hayatlardan farklı olacaktır.giyimleri,yemekleri, yaşam tarzları..
Bu kabileyle beraber 4 ay süren ve çölü boydan boya geçmek için bir yürüyüşe çıkarlar.Morgan, bu insanların 50.000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır.Dayanıklılığının her gün sınandığı bu zorlu yolculukta karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar.Bu yerliler çölde yaşamaktadırlar.Kıyafetleri sadece bir bezden oluşur.Dünyaya ait hiçbir şeyleri yoktur.Hep doğal yaşarlar.Ne yiyeceklerini hiç düşünmezler çünkü o günkü rızıklarını mutlaka alacaklarını düşünürler.Vücutları okadar dayanıklıdır ki hiçbir acı duymazlar.Yerliler arasında herkesin becerisine göre isim verirler.Şifacı kadın,taş kırıcı…gibi.Vahşi hayvanlardan korkmazlar çünkü onların varlılığının bir sebebe ait olduğunu düşünürler.Temizliklerini ve ihtiyaçlarını hep doğadan karşılaşmaktadırlar.Güçlü doğal şifa yöntemlerine tanık olup onların canlılarla ilgili farkındalıklarının ne kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar.

‘’Bir sınavın üstesinden gelmenin tek yolu, onunla yüzyüze gelebilmektir..’’

2 Eylül 2007 Pazar

Bir aşk hikayesi..


Kitabın adı:BİR AŞK HİKAYESİ
Kitabın yazarı:EMİLE ZOLA
Okumak için seçtiğim kitaplar arasında bir tane de roman olsun istemiştim.hatta derin bir aşk hikayesi olursa iyi gider dedim.Kitabın adından da etkilendim.Olay Pariste geçiyordu.Juliette Deberle ve kocası Henri Deberle zengin bir ailedir.Yan komşuları Helene ve kızı Jeanne bilikte yaşamaktadırlar.Bu iki aile sıkı birer dost olmuşlardır.Fakar Henri,Heleneye aşık olmuştur,bu durumu Jeanne şiddetle kıskanmaktadır.Acı bir sonla bu aşk son bulur.Fakat yazar okadar çok tasfir yapmış okadar çok ayrıntıya dalmış ki kitabın yarısına geldiğimde bile ortada hala bir aşk yoktu.Dışarda yağmurdan düşen yaprağın şeklinden, sofrada ki ne yedikleri yemeğe kadar yazar ayrıntıyı anlatıyordu.Kitap 340 sayfa, buna rağmen 250.sayfada bile durum hala aynı..İnanın bana kitaptan çok sıkıldım.Yazar bana kızmasın ama sanki sadece kitap yazmak için yazmıştı.Kitabıda yarım bırakamadım bitirmek zorunda kaldım.Belki bir kitapta ne kadar çok tasfir yapılırsa okadar güzel olur.Bu okuyucuya göre değişir.Ben bir okuyucu olarak hoşlanmadım.
''Ancak yazıya geçmiş düşüncenin değeri vardır;geri kalanlar boş bir çırpınmalardan,rüzgarın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden başka bir şey değildir..'' EMİLE ZOLA :))